Son ayların en çok tartışılan oyunu, Star Wars Jedi: Fallen Order nihayet piyasaya çıktı. Büyük bir gizlilikle yürütülen yapım çalışması ve Battlefront 2’den sonra yaşanan önyargılar yüzünden eleştiri oklarının hedefi olan oyun, acaba ne kadar başarılı?
Klon Savaşları biteli ve binlerce yıllık Galaktik Cumhuriyet ise İmparatorluk’a dönüşeli 5 yıl geçmişti. Galaksinin her yerinde baskıcı İmparatorluk rejiminin oluşturduğu pesimist hava sürüyordu. Cal Kestis adlı genç bir çocuk ise Bracca gezegeninde, Klon Savaşları’ndan kalmış savaş makinelerini parçalayan bir hurda işçisiydi. Dışarıdan bakanlar için kızıl saçları dışında hiçbir dikkat çekici özelliği yoktu. Cal’ın hayatı bir iş kazası sonrasında tamamen değişecekti.
Respawn’ın yeni oyunu Star Wars Jedi Fallen Order, oyuncular tarafından 9 senedir çıkması hasretle beklenen bir oyundu. Çünkü Force Unleashed 2’den bu yana Star Wars adını taşıyan, hikaye odaklı bir oyun piyasaya sürülmemişti.
EA hisselerini bile etkileyen Battlefront 2’nin “pay to win” (parasını öde ve oyunu kazan) sistemi yüzünden, Jedi Fallen Order adının duyrulduğu ilk günden beri hep önyargıların hedefi oldu. Respawn yaklaşık 4 senedir bu oyun üzerinde çalışıyor. Sır gibi yürütülen yapım aşamasından sonra oyuna nihayet kavuştuk.
Herkesin aklındaki en önemli soru oyunun yapısının nasıl olacağı konusundaydı. Jedi Fallen Order gerçekten de sadece tek kişilik güçlü bir senaryo moduna sahip. 5 sene boyunca gizli saklı yaşayan karakterimiz Cal Kestis’in Jedi güçlerini kullanmasıyla birlikte, macera başlıyor.
Yeni bir Jedi Knight Serisi mi Doğuyor?
Jedi Fallen Order aslında Tomb Raider, Uncharted, God of War, Legacy of Kain, Jedi Knight, Metroid, Prince of Persia ve Dark Souls gibi bir çok ünlü oyun serisinden esinlenmeler içeriyor. LucasArts, 2000’li yıllarda popüler bir oyunun Star Wars giydirmeli Klon’larını yapmaya başlamıştı. Age of Empires, Galactic BattleGrounds olmuştu. God of War ise Force Unleashed ve Battlefield serisi de Battlefront için esin kaynağı olmuştu. Tabii Mario Kart dahil dönemin bir çok popüler oyunun Star Wars boyalı versiyonu da piyasaya çıktı.
Bu süreçte Jedi Knight: The Jedi Outcast, Jedi Academy ve Knights of the Old Republic, orijinal yapılarıyla Star Wars hayranlarına ilaç gibi gelmişti. Bu oyunlar o kadar başarılıydı ki, Star Wars ile ilgisi olmayan insanlar bile bu serilerin hayranı oldu.
Respawn, LucasArts’ın hatalarını tekrarlamak yerine orjinal içerik üretmeye odaklanmış. Bazı esinlenmeler olsa bile, Jedi Knight gibi farklı bir oynanış ile karşı karşıyayız. Oynanış olarak DarkSouls ile kıyaslanan Jedi Falllen Order, aslında hata affetmeyen oyun yapısı ile Jedi Knight’ın aksiyon dövüşlerinin harmanı olmuş. 40 saate yakın oynanış süresinde, SoulsBorne tarzı oyunlarla kıyaslama yapacak kadar büyük bir esinlenme görmedik.
Oyunda ilk başlarda güçsüz haldeyken hayatta kalma ve dövüş sistemiyle Dark Souls vari bir yapı var. Prince of Persia tarzı platform bazlı bulmacalar karşımıza çıkıyor. God of War, Legacy of Kain, Tomb Raider ve Uncharted’daki gibi keşfederek ilerleme ve sorun çözme odaklı bölümler de mevcut.
Knights of The Old Republic’teki gibi, evreni özgürce gezmek ve yavaş yavaş ilerleyen karakterler arasındaki ilişkileri çözmek mümkün. Jedi güçlerini kazandıktan sonra Jedi Knight serisinde gördüğümüz Star Wars evrenine özgü aksiyon dövüşleri ön plana çıkıyor. Kısacası, Jedi Fallen Order ilk bir kaç saatte farklı bir oyun hissi verirken, hikayede ilerledikçe oynanış ve hissiyatı da değişiyor. Yani Jedi Knight’a yakın anlar yaşasak da, o seri ile bu oyunun temel yapıları birbirlerinden çok farklı.
Modern Bir Çağın Silahı
Oyunla ilgili en çok eleştirilen noktalardan biri, ışın kılıcıyla yapılan savaşlarda düşmanların vücut parçalarının kopmaması konusundaydı. Tanıtım videolarında kimsenin gerçekçi yaralar almadan ölmesi oyuna olan önyargıyı artırdı. Işın kılıcı dövüşleri aslında garip şekilde iki parçaya alınmış. Stormtrooper’lar ve Zabrak’larla savaşırken düşmanın parçaları kopmuyor. Ancak Sith Engizisyoncuları, Ödül Avcıları gibi karakterlere görsel zarar verebiliyoruz. Ayrıca gittiğimiz gezegenlerdeki oluşturdukları ortadan ikiye bölme gibi bir seçeneğimiz bile var.
Respawn büyük ihtimalle, oyuna +18 yaş sınırı gelmesin diye böyle bir yol izlemiş olabilir. Oyunun hedefi Cal’ın yolculuğunu en iyi şekilde hissettirmek. Emir 66 ve büyük Jedi katliamından sonra karakterimiz Güç ile olan ilişkisini kaybetmiş. Travmaları yüzünde Jedi geçmişini hatırlamak istemiyor ve yeteneklerini kullanamıyor. Yaşadığı olaylar travmalarını hatırlattıkça onlarla yüzleşiyor ve yeteneklerini geri kazanıyor. Yani ilk başta, ışın kılıcı olan sıradan bir insanın bu evrende hayatta kalma şansını tecrübe ediyoruz.
Gezegenleri dolaşırken bulduğumuz kutular sayesinde Cal kılıcını modifiye edebiliyor. Jedi Academy’deki sistemden çok daha gelişmiş bir modlama modeli kullanılmış. Kabza, düğme, sap ve ışının çıktığı kısımları ayrı desenler ve tarzlarla değiştirebiliyoruz. Ayrıca komple kabzanın rengini değiştirme seçeneği de var. Metalik tonlar dışında, akıllı telefon seçer gibi modaya uygun, gül altını, pembe, uzay grisi, neon mor gibi fantastik renkler bile seçebiliyoruz.
İlk kez bir Star Wars oyununda, bize gelen lazerleri otomatik olarak geri sektirmek yerine farenin sağ tuşuyla doğru zamanda savunma yaparak filmlerdeki gibi düşmanı vurma şansımız var. Kısacası, gerçekten ışın kılıcı kullanıp, düşmanın lazer atışlarını ve vuruşlarını ona geri yansıtabiliyoruz.
Dövüş sistemi temel olarak üç parçaya ayrılmış. Düşmanın hareketlerini ezberleyip açık kollama, refleksleri konuşturup saldırıları bertaraf etmek ve hedefi ortadan kaldırmak. Oyundaki her düşman türünün zayıflık ve üstünlükleri bulunuyor. Tabii ki bunların anatıldığı bir taktiksel tavsiye menüsü var ama buna ancak o düşmanı öldürdükten sonra erişebiliyoruz. Kısacası şans ya da strateji ile hayatta kalmak için uğraşmak gerekiyor.
Oyunun 4 zorluk seviyesi var, Respawn’ın tavsiye ettiği Jedi Master zorluğunda (ben bunu tercih ettim) Boss dövüşleri bazen 2 saate kadar uzayabiliyor. 2 saat boyunca öle öle düşmanı yenmenin en iyi stratejisini çözebiliyorsunuz.
İntikam Jedi Yolu Değildir
Naif Jedi karakterimiz Cal intikam peşinde koşmasa da oyun gerçekten öfkenizi ve hırsınızı iyice bileyliyor. 15 dakika boyunca dövüştüğünüz bir yaratık son anda hiç beklenmedik bir hareket ile sizi öldürünce, tüm tecrübe puanlarını kaybediyoruz. Tecrübe puanlarını kaybedince gelişemiyoruz ve elinde ışın kılıcı olan sıradan adam olarak dayak yemeye devam ediyoruz. Acımasız dövüş sisteminden haz etmeyecek kişiler için oyunda Story Mode (hikaye odaklı) zorluk da var. Ancak bu şekilde internaktif sinema izliyor gibi bir his içerisinde giriyorsunuz. Kısacası en az Jedi Knight ya da Jedi Master zorluğunda oynayarak, Respawn’ın hedeflediği duyguları yaşayabilirsiniz. Sizi öldüren yaratık sarı renkli hale geliyor. Gidip onu bulup bir kere vurunca tecrübe puanı ve sağlığınıza geri kavuşuyorsunuz.
Karşınızdaki Boss ya da yaratık ölmek üzereyken beklenmedik bir kombo ile sizi güce kavuşturunca Jedi felfesini unutuyorsunuz. Tek düşündüğünüz onu bulup öldürmek oluyor. İşte burada oyunun iki özelliği devreye giriyor. Birincisi öldükçe save noktası olarak kullanılan meditasyon bölgelerinden tekrar başlıyoruz. Oyunun belirli bölgelerinde karşımıza çıkan bu alanlar üç tane işe yarıyor. Birincisinin save olduğu çok belli. İkinci amaç can ve gücünüzü yenilemek, bu da şimdiye kadar öldürdüğünüz yaratıkların tekrar doğmasını sağlıyor. Üçüncü amaç ise, dövüşlerle kazandığınız tecrübe puanlarıyla yetenekler açmak.
Tüm yetenekleri açtığınız zaman bile çoğu yaratığın dövüş şeklini, artı ve eksi özelliklerini ezberlemeden onları yenmeniz mümkün değil. Bu özelliklerin bazıları sürpriz bozan türden olduğu için hepsini anlatamayacağım. Genel olarak, devirdaim etkisi oluşturan özelliklere ilk başta yatırım yapmanız akıllıca olur. Örneğin, iyileştirme yaparken gücünüzü de sonuna kadar dolduran bir özellik var. Bu da hayatta kalmak ve Boss savaşlarında delirmemek için büyük önem taşıyor. Meditasyon noktaları her ne kadar Dark Souls’taki kamp ateşi (bonfire) sistemine benziyor olsa da, rol yapma oyunu unsurları da taşıyor.
Yeni Bir R2 – D2 Doğuyor
Oyundaki en büyük dostumuz, BD-1. Dövüş sisteminden bahsederken ona özellikle bir bölüm ayırmak daha doğru olur. BD-1 yolculuklarda bize arkadaşlık yaptığı gibi, oyundaki elimiz ve kolumuz da oluyor. Ufak Bacta iğneleriyle canımızı dolduran mini droid, aynı zamanda bir çok yetenekle donatılıyor.
God of War’daki Atreus’tan farklı olarak BD-1 olmadan bazı bölgelere ulaşmamız ya da hikayede ilerlememiz imkansız. Etraftaki önemli objeleri ve düşman cesetlerini tarayarak bu konuda bize geniş bilgi veriyor. Kısacası, Jedi Fallen Order’ın hikayesinde derinlere dalmak için BD-1 omuzumuzdan atladığı anda hemen tarama tuşuna basmaya başlayın. Bu sayede, ekstra tecrübe puanları da kazanacaksınız.
BD-1, cesaret ve şirinlik olarak R2 ile yarışacak özelliklere sahip. Oyun boyunca bulduğumuz tamir noktalarında BD-1’i geliştirebiliyoruz. Bu sayede dövüşlerde ve hikaye ilerlemesi aşamasında bize yardımcı oluyor.
Sürpriz bozan etkisi olduğu için tüm özellikleri anlatmamak en iyisi. Rogue One’da gördüğümüz İmparatorluk Güvenlik Droid’lerini BD-1 ile ele geçirmek mümkün oluyor. Bu sayede bizim için bir süre savaşıyorlar. Aynı anda iki droid varsa, ikisini de ele geçirerek boks maçı yapmalarını izleyebiliyorsunuz.
Özlediğimiz Star Wars Evreni
Force Unleashed serisi, filmlerle çelişen yapısıyla bir çok Star Wars hayranının tepkisini çekmişti. Jedi Fallen Order bu konuda daha ince eleyip sık dokuyan bir yapıya sahip. Oyun boyunca yepyeni bir Star Wars filmini yaşıyor gibiyiz. Üstelik, filmler, Clone Wars dizisi ve çizgi romanlar arasında önemli göndermeler yaparak köprü oluşturan bir senaryo var karşımızda.
Hatta Bölüm 7: Güç Uyanıyor ile ilgili bir gizem bile oyun içerisinde çözülmüş. İlk kez bir Star Wars oyununda sıradan insanların politik ve hayat görüşlerini görüyoruz. Klon Savaşları ve İmparatorluk dönemi galaksideki tüm sıradan insanlarda büyük yaralar bırakmış. NPC karakterlerin yanına gidip biraz kulak misafiri olunca, baskıcı rejimden ne kadar çok korktuklarını, Cumhuriyet dönemini de mumla aradıklarını duyuyoruz.
Filmlerden tanıdığımız bazı önemli karakterlerin de konuk oyuncu olduğu sahneleri mutlu bir gülümsemeyle izledim. Star Wars evrenin hiç görmediğimiz yerlerini bu oyunda tecrübe ediyoruz. Cal’ın yanındaki karakterleri sürpriz bozan etkisi oluşturan hikayelerinden dolayı anlatmayıp, onlarla tanışmayı size bırakıyorum.
Artılar ve Eksiler
Peki Jedi Fallen Order oyun dünyasına ve Star Wars evrenine neler katıyor? Oyunun görselliği en büyük artısı. Bu görsellik içi boş ve göz boyama amaçlı da yapılmamış. Sinematografisi bu kadar güçlü oyunları çok az görüyoruz. Bir film gibi, tek tek tüm sahneler ve mekanlar ince ince düşünülüp tasarlanmış. Bazen kamera geniş açılarla içinde bulunduğumuz gezegenin güzelliklerini gösteriyor. Arka planların güzelliği ise büyüleyici. Bazen yüksek bir mekana çıkıp arka plandaki manzarayı izleyerek huzur bile bulabiliyorsunuz.
Oyundaki insansı tüm karakterler gerçek aktörler tarafından seslendirilip canlandırılmış. Bu da film izliyormuş etkisi oluşturuyor. Mesela ana karakter Cal, en son Gotham dizisinde Joker’i canlandıran genç oyuncu Cameron Monaghan tarafından canlandırılmış.
Cameron Monaghan burada sırf dijital bir iş yapmaktan çok oyunculuğunu konuşturmuş. Cal’ın vücut dili çok güçlü. Oyunun başlarında hafif kambur duran, konuşurken gözlerinde ve yüzünde gerginlik okunan karakterimiz, zaman ilerledikçe daha rahat ve özgüvenli bir hale geliyor.
Kullanılan hareket yakalama teknolojisi sayesinde, üm karakterler duygularını çok iyi yansıtabiliyor. Bu sadece ara sahnelerde değil, oynanış mekaniklerinde de karşımıza çıkıyor. Dövüş sırasında kamerayı Cal’ın yüzüne çevirirsek acı çektiğini ya da hırslandığını görebiliyoruz. Karakterlerin konuşurken alınlarında çizgiler çıkıyor ya da göz kırpmaları söyledikleri repliklere uyumlu şekilde hızlı ya da yavaş hale geliyor. Kısacası karşımızda dijital bir film var.
Her gezegenin görsel tasarımı ve renk paleti birbirinden farklı olmuş. Bitki örtüsü ve doğal yapısıyla her gezegen bir yaşam döngüsüne sahip. Ses mühendisliği de gerçekten çok başarılı. Özellikle kulaklık oynadığınız zaman, düşmanların kendi aralarında yaptığı konuşmaları, etraftaki hayvan ve su seslerini de duyabiliyorsunuz.
Müzikler oyunun zayıf noktalarından biri olmuş. Jedi Fallen Order için, KOTOR ya da Republic Commando’da yapıldığı gibi orijinal müzik çalışması yapılmamış. Filmlerde sürekli duyduğumuz bestelere yeniden düzenlenip önümüze konmuş.
9 senelik bekleyişin ardından karşımıza çıkan senaryo, 30 saate kadar uzatılabilse de ne yazık ki insana yetmiyor. Bu durum hikayenin eksik ya da yanlış olmasıyla da ilgili değil. Bir kaç gezegen ve biraz daha uzun bir hikaye daha doyurucu olabilirdi.
EA ve Respawn her ne kadar DLC olmayacağının altını çizse de, bir çok oyuncu şimdiden hikayenin devam etmesine ihtiyaç olduğunu sosyal medya üzerinden belirtti. Oyunun özelleştirme sistemi ise beklediğimden daha tekdüze çıktı. Işın kılıcı ve kıyafet parçalarını bularak karakterimizi özelleştirebileceğimiz söylenmişti. Şahsen gezmesi saatler süren gezegenlerde, bulmaca ya da gizem odaklı yerlerde ışın kılıcı parçası bulmayı beklerdim. Örneğin KOTOR’da, özel kıyafetler ya da ışın kılıcı parçaları kendine ait görevlere sahipti.
Üç çeşit bonus kutusu sayesinde, özelleştirmede kullanabileceğimiz parçalara ve eşyalara ulaşabiliyoruz. Sarı kutular can paketi sayımızı artırıyor. İlk başta 2 tane sağlık paketi ile hayatta kalmaya çalışırken, tüm gezegenleri iyice araştırınca 8 kutu daha bularak dövüşlerde avantaj sağlayabiliyoruz. Beyaz ve kilitli kırmızı kutular ise haritanın ters taraflarında kalan yerlerde karşımıza çıkıyor. Bunların içinde Cal için 5 tane farklı renkte kostüm buluyoruz. Aynı işçi kostümünün farklı renklerinden oluşuyor bunlar. Ayrıca Cal’ın kullandığı pançoların ilginç versiyon ve renklerinden oluşan 25 tane seçenek bulunuyor. Bunlardan bir tanesi Clint Eastwood’un Spagetti Western’lerde kullandığına benziyor. Bir kaç tane farklı tasarım dışında genelde aynı pançoların farklı renklerini buluyoruz.
Mantis’in 15 tane farklı boyalı versiyonu var. Star Wars filmlerinde aşina olduğumuz Boba Fett’in Slave 1 boyası, Naboo yıldız savaşçısı boyası gibi ilginç bir kaç tane tasarım da listede yer alıyor. Yine de uzay gemimiz Mantis’in renklerinin değişmesinin pek göze çekici gelen bir yanı olmuyor.
Kahraman droidimiz BD-1’ın ise 17 tane farklı boya şeması bulunuyor. Açıkçası tüm BD-1 modellerini açsam da orijinali dışında bir tanesiyle oynamak içimden bile gelmedi. Kısacası kişiselleştirme özellikleri Jedi Fallen Order’ın en zayıf noktalarından biri diyebiliriz. Rol yapma moduna girerek her gezegen için farklı kıyafet ya da boya tasarımını kullanmaya özendirmiyor. Işın kılıçlarındaki geniş kişiselleştirme özellikleri ne yazık ki, gemi, droid ve karakterimiz için geçerli değil.
5 tane gezegen arasında yolculuk yapmak keyifli olsa da, insanın gözü ister istemez bir kaç tane daha mekan görmek istiyor. 5 gezegendeki tüm bölgeleri açmak, kutuları bulmak 42 saatimi aldı. Ancak 42 saat sonunda oyuna doymuş olmuyorsunuz. Respawn ve EA oyunun satış başarısıyla birlikte mutlaka devam serisi için çalışmalara başlayacaktır diye umuyoruz.
Üstelik oyun sadece Star Wars hayranlarını da hedeflemiyor. Evren ile pek ilgisi olmayan insanlar bile oyunu rahatça oynayabilir. Genel olarak hikaye hiç Star Wars izlememiş bir insanın bile kendini yabancı hissetmeyeceği bir kurguyla anlatılmış.
Oyunda hiç bir yükleme ekranı bulunmuyor. Bu görevi araya giren uzun asansör sahneleri ve ara videolar üstlenmiş. Bazende gizlice arka planda çalışan yükleme ekranı haritanın ortasında işini görüyor. Bu sistemi daha önce kullanan oyunlarda olduğu gibi özellikle mekanik sabit disklerde bazı ufak yavaşlama sorunları yaşanabiliyor. Sinemasal anlatım için önemli olan yükleme ekranın ortadan kalması, önümüzdeki gelecek yamalarla birlikte daha stabil hale gelecektir. İnceleme sırasında Respawn sorunu fark ederek ilk yamasını çıkarmıştı bile. Bu yama gizli yükleme ekranı yüzünde yaşanan bazı ufak performans sorunlarını hafif de olsa ortadan kaldırdı.
Son Söz
Jedi Fallen Order, son yıllarda piyasaya çıkan en etkileyici oyunlardan biri. Görsellik, seslendirme, sinematografik hikaye anlatımı, dövüş sistemi ve kendini içine çeken atmosferiyle klasikler arasına girmeye aday gibi görünüyor. Yıllardır biriken büyük beklentileri bir yana koyarsak, Star Wars Fallen Order’ın eksikleri birkaç yama ve DLC ile çözülecek türden denebilir. Evrene hakim olmayan oyuncular bile mutlaka bu oyunu bir kez olsun denemeliler.